YETTİ VE BİTTİ
BASTA Y SE ACABÓ
ENOUGH AND OVER
İlk kedim, 11 yaşında, Galatasaray Lisesi hazırlık sınıfında okurken, bir çarşamba günü okulun bahçesinde bulduğumuz ve bir avucun içini ancak dolduracak kadar küçük tekir Çarşamba’ydı. Bir süre sınıfta, Galatasaray’ın kapaklı sıralarında bakıp beslediğimiz, teneffüslerde bahçeye çıkardığımız, derslerde sıra aralarına saldığımız Çarşamba, sınıfta kimsede dikkat mikkat bırakmadığından, bir süre sonra toleranslı Galatasaray hocalarının bile homurdanmaya başlamasına neden oldu. Sadece dört öğrencisi dışında tamamı yatılılardan oluşan sınıfın gündüzlülerinden biri olarak, Çarşamba’yı alıp eve götürdüm ama birkaç gün içinde evde de patırtı koptu annemin astım rahatsızlığı yüzünden. (Patırtıyı çıkaran annem değil babamdı bu arada). Çarşamba, tekrar Galatasaray Lisesi’nin bahçesine döndüğünde, gözümde yaş kalmamıştı.
Kedi koleksiyonumun çok güzel ve özel bir armağanla başlaması da aynı yıla denk gelir. Kendime ait ilk orijinal sanat eserine, bir kedi resmine 11 yaşında sahip oldum. Ressam Niyazi Toptoprak’ın bana doğumgünü hediyesi olarak armağan ettiği yağlıboya bir kedi portresiydi bu. Şimdiki durum malûm, önüm, arka, sağım, solum: Kedi!
Kedisiz geçen bir ortaöğrenim döneminden sonra, kuyruklu oğlum, Tatankaram çingenem, bal gözlü baldan tatlı oğlum, kedilerin şahı kedi padişahı, evimizin kara panteri, küçük bufalosu Tatanka evimizi şenlendirdi. Sığındığı bir apartman girişinde itilip kakılan bu kara, kabarık tüylü, avuç içi kadar yavru, bir sonbahar günü bizim haneli oldu. Tatanka, tam 18,5 yıldır -ki hep beraber maaşallah diyoruz bu noktada- evimizin gülü, kuzusu, paşası, neşesi, uğuru, oğlu ve alerjik astımı olan annemin nefesine bir kere bile dokunmadı.
Kedi Defteri’ne gelince, benim gibi kedi delileri ile, kedi camiasına dair ne varsa paylaşmaktı amaç. Kâr amacı yok, çıkar yok. Kedi Defteri’nde bir tek kere bile kaynak göstermeden, link vermeden veya imza kullanmadan başkasına ait bir şey alıntılanmadı. Birçok durumda da hak sahiplerine, Almanya’ya, Amerika’ya, Küba’ya, Kanada’ya ve daha birçok yere yazdım, izin istedim, ne yazacağımı veya hangi fotoğrafı kullanacağımı belirttim ve izin aldıktan sonra, yine kaynak gösterip, imza atıp, link vererek kullandım. Kedi Defteri hep orijinal oldu, kimseyi taklit etmedi ve “minnoşumun fotoğrafları” sitesi olmadı.
Sonra kara bulutlar geldi, tatsız şeyler başladı. Önce, bir kedi dergisi şöyle beğendik, böyle beğendik, bize de yazsanız dedi. Tabii, çok hoşuma gider ama ben telif hakları konusunda çok hassasım, profesyonel olarak dergilere yazı da yazan bir insanım ücretini verirsiniz, yazıyı yazarım (dergi parayla satılıyor, hayrına dağıtılmıyor, üstelik 32 sayfanın neredeyse 8 sayfasına tam sayfa reklâm alıyor), ayrıca yazılarımda kullanacağınız fotoğrafların hak sahiplerinden izin almak, ödeme yapmak, imzalarını da atmak gerekir dedim. Almayalım, biz sizi uzaktan takip edelim dediler.
Sonra, bir tanesi Kedi Defteri’nin Facebook sayfasına da üye olan Hazal Kalkın, Gökdeniz Kalkın ve Selin Yaman (bu sonuncusu ayrıldı onlardan sonra) isimli üç kişi, Kedi Günlüğüm isimli Facebook sayfalarında Kedi Defteri’nde yayınlanan konuları bir süre sonra alıp alıp kendi sayfalarında yayınlamaya başladılar. Fotoğraflarda telif hakkı ibaresi olduğundan, benim fotoğrafım olan konularda, internetten aynı yer, konu, ürün ile ilgili buldukları fotoğrafları, fotoğraflar yabancı kaynaktansa, direkt Kedi Defteri’ndeki fotoğrafları kullanarak. (Komik olan, Kedi Defteri’ndeki fotoğrafların hep işlenip yayınlanması nedeniyle çoğu zaman kaynak sayfada öyle görünmemesi ve bu yüzden nereden “araklandığının” çok belli olması). Bir dergiyi bir şekilde ele geçirip, aynı konuları kullanarak ertesi ay kendi dergilerini yayınlamak gibi bir şey. Riga kedileri yazısı koyuyorum. İnternetten bir fotoğraf buluşturup koyuyorlar sayfalarına: Bilin bakalım kediciler, bu kedimiz nereden? Bol bol “minnoşumun fotoğrafı” yayınlamak dışında pek bilgi, kültür ve yaratıcılık sahibi olmayan bu arkadaşlar hâlâ takılıyorlar…
Sonra başka bir Facebook sayfası Gümüş Kediş’in sahibi Pınar Burcu Dündar’la, sayfasında kopyala yapıştır usulünde ve kaynak göstermeden kullandığı, sonra sildiği bir yazımla ilgili bir yazışmamız oldu:
Aybige: Pazar günü Gümüş kedi isimli facebook sayfanıza koyduğunuz Dalgıç Kedi Hawkeye yazısı, telif hakkı bana ait olan yazımdan birebir,izinsiz ve kaynak gösterilmeden yapılmış bir çalıntıdır. Telif Hakları Yasası’na göre yasal suç işliyorsunuz. Kedi Defteri’nde yayınlanmış olan tüm yazıların ve aksi belirtilmediği sürece tüm fotoğrafların yayın ve telif hakkı şahsıma aittir.
Pınar: Merhaba. Ben bir kediseverim ve diğer kediseverlerle paylaşmak için yazınızı not olarak yayınladım. Nerden alıntı olduğunu yazmamış olmam konusunda haklısınız. Maillerinizi biraz daha iyi niyet çerçevesinde gönderseniz daha şık olurdu. Gümüş Kediş sayfasından notu kaldırdım, rahat olun. Çalınmasını (siz öyle yazmış olduğunuz için öyle yazıyorum bence kopyalanmasını ya da paylaşılmasını) copy paste yapılmasını engelleyen siteler var, bu madem sizi rahatsız ediyor , onu öneririm. Selamlar.
Aybige: Pınar Hanım, yazıyı yayından kaldırdığınız için teşekkür ederim. Kedi Defteri’nden veya herhangibir kaynaktan izin almadan ve kaynak göstermeden yapılan paylaşıma değil çalıntıya girer, bu dünyanın her yerinde böyledir ve bu yüzden de yasalarla da güvence altına alınmıştır. Kedisever olmak başka, başkasının emeğine saygısızlık ise bambaşka bir şey. Bahsettiğiniz kopyalanmayı engelleyici programları atlayıp istediğiniz kilitli metni veya görsel malzemeyi bir dakikada indirmek için de bir sürü program var, yani kilit altına almak çözüm değil, insanların insanların emeklerine saygı duymayı öğrenmesi çözüm. Orijinal olmanızı önerir, iyi akşamlar dilerim.
Derkeeen, geçenlerde, Azerbeycan ellerinden Kedi Defteri’ne kedili bir şiir hakkında bırakılan bir yorum ve bir link. Baktım. Sonra bakmaya devam ettim. Baktım, baktım. Bakakaldım. Deffectiv isimli sitenin sahibi Narminella rumuzlu Nermin Kamal, Kedi Defteri’nden onlarca fotoğrafı indirip izinsiz, hiçbir kaynak göstermeden, link vermeden öylece yayınlamış. Bununla kalmamış, bazen bütün yazıyı fotoğrafıyla beraber kopyalayıp kendi yazısı gibi yayınlayıvermiş Azerice. Bunu defalarca da tekrarlamış. Bir de hangi akla hizmet ve nasıl bir pişkinlik ise, gelip bana sitesinin linkini vermiş. Nasıl bir insan, başkasının yazısını kendi yazmış gibi yayınlar, bilmiyorum. Her Kedi Defteri’ne ait yazının ve fotoğrafın altına tek tek, yaptığının yasal olarak suç olduğunu ve fotoğraflar için kaynak gösterip link vermesi gerektiğini, yazıları ise zaten o şekilde kendi yazısı gibi yayınlayamayacağını belirten yorum bıraktıktan sonra, lûtfedip en alta ve görünmez noktaya Kedi Defteri’nin adresini yazdı ama link vermedi. Kaynak burasıdır, yazı sahibi budur, fotoğrafların kaynağı budur falan zaten demedi. Çünkü link verirse her şey ortaya çıkar.
Evet, devir, yolunu bulma, başkasının sırtından geçinme, uyanık geçinmeye çalışma, başkasının hakkına tecavüz ederek, emeğini gaspederek geçinme, cin olmadan adam çarpmaya kalkma devri oldu, lanet olsun. Ama ben tiksindim. Son olaydan sonra saatlerce midem bulandı.
İçinden kedi geçen paylaşacağım daha çok öykü vardı ama tiksindim. Kedi Defteri sayesinde edindiğim dostluklar, tanıdığım güzel insanlar en büyük kazancım. Hepinizi seviyorum ama ben gittim.
Hadi eyvallah! (Fotoğraftaki gravür evimin duvarında asılı, onu da araklasanıza!)
28 Şubat 2012 | 19 |